Journal of Planning - Planning: 23 (3)
Volume: 23  Issue: 3 - 2013
OPINION LETTER
1.
Suyun Stratejik Yönetiminde Peyzaj Planlama’nın Önemi
Ufuk Fatih Küçükali
doi: 10.5505/planlama.2013.30592  Pages 105 - 108
Abstract |Full Text PDF

2.
Validebağ’da İnsanlar ve Doğanın Söz Hakkı Var
Erhan Demirdizen
doi: 10.5505/planlama.2013.63634  Pages 109 - 110
Abstract |Full Text PDF

RESEARCH ARTICLE
3.
Avrupa Kent-Bölgelerinde Stratejik Mekânsal Planlama: Paralel Süreçler mi Farklılaşan Yörüngeler mi?
Savaş Zafer Şahin
doi: 10.5505/planlama.2013.81300  Pages 111 - 124
Abstract |Full Text PDF

4.
Karar verme süreçlerinin demokratikleşmesinde stratejik yaklaşımın rolü ve örnek uygulamalar Süreç Tasarımı, Katılım ve Eylem
Anlı Ataöv
doi: 10.5505/planlama.2013.39974  Pages 125 - 133
Demoktratik ve katılımcı bir toplumun gelişmesine stratejik yaklaşım ile yürütülen gelecek planlama süreçleri katkı sağlayabilir. Stratejik planlamanın geleneksel planlamadan farklılaşan en önemli özelliği katılımcı olması, toplumu planlama aşamasından geleceğe daha ileri bir yere götürmek için en stratejik kararı almaya yönlendirmesi ve üründen çok sürece odaklanmasıdır. Bunun yanında, ülkemizde, her ne kadar, özellikle 2000'lerin başlarında yürürlüğe giren yasalar stratejik yaklaşımı ve katılımı öngörmüşse de, bunun ilkelerine uygun olarak yapılabilirliği yaygınlaşmamıştır. Bu yazı, stratejik planlamayı, ilkelerine uygun olarak uygulanabilmesi için Eylem Araştırma süreci olarak ele almayı önermekte ve stratejik planlamanın toplumun demokratikleşmesine katkısının sağlanabilmesi için süreç, katılım ve eyleme dönük bilgi üretimini gerekli koşullar olarak tartışmaktadır. Bunu yaparken de, Türkiye'nin farklı bölge ve bağlamlarında uygulanmış örnek planlama uygulamalarıyla desteklemektedir.

5.Proposals for a more livable Istanbul for child: Examples of Kiptas Basaksehir Housing Estate and Kucuk Ayasofya Neighboorhood
Okşan Tandoğan, Nilgün Ergun
doi: 10.5505/planlama.2013.02418  Pages 134 - 146
Kentleşmenin getirdiği sorunları en hızlı ve belirgin şekilde yaşayan İstanbul, çocuğun gereksinimlerine, beklenti ve isteklerine cevap vermemekte, çocuğa güvenli ortamlar sunamamaktadır. Yoğun yapılaşma nedeni ile açık alanların azalması, otomobil sahipliğinin artmasına bağlı olarak trafik yükünün artması gibi nedenlerle İstanbul’un açık mekanları çocuklar için tehlikeli mekanlar haline gelmekte, İstanbul çocuk için yaşanılır bir kent olmaktan uzak kalmaktadır. Bunun sonucu olarak günümüz çocukları konut yakın çevresi olarak adlandırılan alanların, özellikle sokakların kendisine tanıdığı olanaklardan mahrum kalmakta, sosyal, kültürel, zihinsel gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir.
Bu çalışmanın çıkış noktası “Child Friendly City - Çocuk Dostu Kent” kavramı ve girişimleridir. Çalışmanın amacı, İstanbul’da çocuğun mevcut durumunu iki farklı yerleşim yeri örneğinde ortaya koymak ardından İstanbul’un çocuk için daha yaşanır kılınması için çözüm önerileri getirmektir.
Çalışma alanı Fatih İlçesi’ne bağlı kent merkezinde yer alan tarihi bir mahalle yerleşmesi olan Küçük Ayasofya Mahallesi ve bir toplu konut alanında yer alan Başakşehir İlçesi’ne bağlı Başakşehir Kiptaş 5. Etap Salacak Sitesi’dir. Çalışmanın yöntemi çalışma alanı ile ilgili sayısal verilerin temininin, gözlem, fotoğraf çekimi çalışmalarının ve çocuklarla yapılan anket çalışmasının gerçekleştirildiği alan araştırmalarından oluşmaktadır.
Çalışmanın ilk aşamasında çalışma alanları ile ilgili gerekli bilgiler elde edilmiş, gözlem, fotoğraf çekimi vb. çalışmalar ile objektif veriler ortaya konmuştur. İkinci aşamada çalışma alanlarına yürüme mesafesinde bulunan ve çocukların en büyük sıklıkta devam ettiği devlet okullarında 7-14 yaş arasındaki çocuklarla anket çalışması gerçekleştirilmiştir.
Çalışmanın sonunda çocuk anketleri ve yerleşme alanına ait objektif veriler birlikte değerlendirilerek yerleşme alanları çocuğun fiziksel çevresi açısından irdelenmiş ve bu yerleşme alanının fiziksel çevre açısından çocuk için daha yaşanılır kılınması için yapılması gerekenler tespit edilmiş ve öneriler getirilmiştir.
Istanbul, undergoing the problems of urbanization in a rapid and remarkable way, is not able to meet the needs, expectations and desires of the child and is not able to provide safe environments to them. Due to the problems such as decrease in open air areas as a result of dense settlement, and increment in traffic load after high car possession, the open spaces of İstanbul have been becoming dangerous for children. As a result of this, today’s children are being deprived of facilities that close neighborhood which is supposed to present, in particular the streets. Thus their social, cultural and mental developments are being negatively effected.
The starting point of this study is the concept and initiatives of ‘Child Friendly City’. The aim of this study is to put forward child’s current condition at two different settlement examples, then to offer solutions to make Istanbul more livable for the child.
The study areas are Küçük Ayasofya Neighboorhood and Başakşehir Kiptaş 5.Stage Salacak Site. The method of the study consists of field surveys which include collection of numeric data related to the study area, observation studies, photography and child survey studies.
In the first stage of the study, necessary information about study areas have been gained and objective data have been presented through observations and photographs. In the second stage, surveys have been conducted with children at the age of 7-14.
At the last stage, upon the evaluation of child surveys and objective data relating to the settlements together, study areas have been examined in terms of physical environment’s child. At the end of the study, applications that should be performed which will make these settlements more livable for the children in terms of physical environment have been identified, and then proposals have been brought forward.

6.A research framework: Gentrification 2.0
Serap Kayasü, Emine Yetişkul
doi: 10.5505/planlama.2013.43531  Pages 147 - 152
Bu makalede farklı kentlerdeki soylulaştırma süreçlerini karşılaştırmalı olarak inceleyen bir uluslararası projenin araştırma çerçevesi sunulmaktadır. ‘Birleştirme kuramı’ üzerinden disiplinlerarası bir yaklaşım geliştirerek farklı toplumsal, ekonomik ve mekansal süreçlerin soylulaştırmadaki rollerinin araştırılması bu projenin amacıdır. Bu kapsamda makalede soylulaştırma konusundaki farklı yaklaşımlar incelenecek ve projenin kuramsal yapısı ile yöntemi aktarılacaktır. Avrupa’daki farklı kent merkezlerinin çeperindeki mahallelerde gerçekleşen soylulaştırma süreçlerini inceleyen araştırma projesinin karmaşıklık ve aktör ağ kuramları ile ilişkisel yaklaşım çerçevesi bu makalede tartışılmaktadır.
In this article a comparative research framework of an international project, which investigates gentrification processes in different cities, is presented. Building on assemblage theory, this research project adopts an interdisciplinary approach to understand how different social, economic and spatial processes coalesce in shaping neighbourhoods. This article covers different stands of work focusing on gentrification and builds the theoretical structure and methodology of the project. In the context of the project that aims to study gentrification processes in different European cities, complexity and actor-network theories along with relational approach are discussed.

7.Implications for socio-spatial segregation in urban theories
Gizem Caner, Fulin Bölen
doi: 10.5505/planlama.2013.94695  Pages 153 - 161
Yirminci yüzyıl başlarından beri, kentler hakkındaki anlayışımız, büyük ölçekli sosyo-mekansal süreçler nedeniyle önemli değişimler geçirmiştir. Özellikle 1950’lerden bu yana, küreselleşme ve sömürgecilik sonrası süreçler, kentsel araştırmacıların dikkatini çeken olumsuz kentsel sonuçlar doğurmuşlardır. Bu sonuçlar arasında, ayrışmanın kötü bir ün saldığı ve yönetim birimlerinin söylem ve politikalarında yer edindiği görülmektedir.
Ancak, bu sosyo-mekansal dönüşümler, kentsel kuramcılar için uzun zamandır yeni mücadele alanları ortaya çıkarmaktadır. Belirli bir noktaya gelindiğinde, önceki kentsel kuramların fiziksel yaklaşımları kenti yorumlamak için yetersiz kalmış ve bu da, süreç odaklı kuram geliştirmeye doğru bir kaymanın yaşanmasına neden olmuştur. Bu makalenin ana konusu; bu yaşanan dönüşümü incelemek için, kentsel kuramların evrimini, kentsel sosyal coğrafyaya ilişkin çıkarımları bağlamında analiz etmektir. Bu çerçevede, temel kentsel kuramların analitik odak noktaları değerlendirilerek, sosyo-mekansal ayrışmayı açıklama konusundaki yeterlilikleri üzerinde durulmaktadır. Gelişimsel bakış açısı, kentsel kuramların değişen durumlar karşısındaki esnekliğinin gözlemlenmesini sağlamaktadır. Ayrıca, kentsel araştırmacılara rehberlik etme konusunda ne kadar etkili olduklarını ortaya koymaktadır.
Değerlendirme sonucunda, kentsel kuramların, ortaya çıktıkları dönemin özünü, kendi kuramsal çerçevelerinde yansıttıkları ve kentin sosyal coğrafyasını, bütüncül ya da parçacıl olarak, bu çerçeveye göre değerlendirdikleri görülmüştür. Sonuç olarak, ayrışma için çıkarımlarda bulunan bu kentsel kuramların evrensel olarak geliştirilmedikleri, dolayısıyla, başka durumlar için her zaman açıklayıcı nitelikte olamayacakları söylenebilir. Bu değerlendirmenin, kentsel kuramların sosyo-mekansal ayrışmayı anlama ve/veya geliştirmeyi amaçlayan ileriki çalışmalara rehberlik etmesi beklenmektedir.
Since the beginning of the twentieth century, our understanding of cities has begun to go through paramount shifts due to major socio-spatial processes. Specifically for the last few decades, processes like globalisation and decolonisation have produced significant consequences in cities which attracted attention from prominent urban scholars. Among these urban consequences, segregation became one of the most infamous concepts postulated in numerous disciplines, including governmental debates and policies.
However, these socio-spatial transformations produced new fields of challenges for urban theory makers throughout history. At a certain point, the physical focus of early urban theories was no longer sufficient to interpret the city, causing a shift towards process oriented theory-making. The central theme of this paper is to investigate this shift by analysing the evolution of urban theories with regards to their implications for urban social geography. In this framework, analytical focuses of main urban theories are evaluated and their explanatory power for socio-spatial segregation is stressed. Such a developmental perspective enables the observation of urban theories’ receptiveness to changing circumstances, as well as their power to guide urban scholars.
The evaluation reveals that urban theories capture the essence of their time (zeitgeist) through their own lenses and explain the social geography of the city either partially or fully with regards to these lenses. As a conclusion, it can be said that urban theories which shelter implications for segregation are not generated universally, but rather in specific frameworks which might or might not be explanatory for other circumstances. All in all, it is believed that this evaluation will be illuminative for future studies that aim to understand and/or develop the role of urban theories in explaining socio-spatial segregation in the city.

LookUs & Online Makale